2,236 research outputs found

    SOCIAL CHANGE, ADULT EDUCATION AND SOCIOLOGY

    Get PDF
    Adult education has gained importance recently as a type of education which is different from formal education in terms of learning, teaching and program contents. When examined in the historical process with its content and programs, it is observed that adult education is shaped by the economic, social and political conditions. Contents and programs that change over time also differ among societies in line with their own conditions and needs. The rapid change of adult education's content in accordance with social conditions makes it inevitable to consider adult education from a sociological perspective. Moreover, adult education contents and programs provide important data in order to monitor social change and prior economic and social needs of different eras. On the other hand, determining the planning of adult education, its programs, target audience and educational contents by economic, social and political conditions strengthens the link between adult education and sociology. Especially using the opportunities of sociology in the planning of educational contents, target audience and training will strengthen the effect of adult education. This study aims to look at the the historical background of adult education sociologically and discuss the contribution that sociology's current opportunities can provide adult education. © 2021. All Rights Reserved

    İslam Hukuk Tarihinde Vakıflar ile Batı Kültüründeki Benzeri Kurumların Karşılaştırılması

    Get PDF
    İnsan, sosyal bir varlıktır. Bu yüzden toplum içerisinde yaşamak zorundadır. Toplumda yaşayan insanların sosyal ve ekonomik durumu farklıdır. İnsan, doğası gereği, muhtaç olanlara yardım etme eğilimindedir. Önceleri insanlar, ihtiyaç sahibi kimselere bireysel yardımda bulunmuşlardır. Uygarlık seviyesi geliştikçe, bireysel yardımlaşma kurumsal yardımlaşmaya dönüşmüştür. Bu yüzden, sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumları ortaya çıkmıştır. Bu kurumlardan biri de vakıftır. Vakıflar, İslâm’ın yardımlaşmaya verdiği önem sayesinde, İslâm dünyasında önemli gelişme göstermiştir. Bu kurumlar, Selçuklular zamanında sosyal hayatın her alanında faaliyetler ifa etmiştir. Osmanlılar döneminde daha fonksiyonel hale gelmiştir. Bu kurum, Batı’da genellikle foundation, stiftung yada trust diye anılmaktadır. Orta Çağda, yeterince gelişme gösterememiştir. Ancak sanayi devriminden sonra gelişmeye başlamıştır. Günümüzde sivil toplum kuruluşlarının öneminin anlaşılmasıyla üçüncü sektör içerisinde yer alan vakıflar, çok etkin hale gelmiş ve faaliyetlerini uluslararası düzeye taşımıştır

    Siyasal düzen : adalet ve asabiyetin siyasetteki rolü

    Get PDF
    Siyasal düzene ilişkin bu kitapta savunulan argümanların mühim bir kısmı ilk defa Mart 2O17’de Bilim ve Sanat Vakfı’nda, İsmail Yaylacı’nın koordine ettiği “Adalet Konuşmaları” serisi içerisinde, “Adalet vs. Asabiyet” baslığıyla seçkin bir dinleyiciler topluluğu önünde sunuldu. Daha sonra adalet ile siyasal düzen arasındaki ilişkiyi konu edinen bölüm geliştirildi ve müstakil bir makale olarak yayınlandı (“Adalet, Siyaset ve iyi Yönetim: Liberalizmin Söylemsel Tahakkümüne Bir itiraz”, Kutadgubilig 40 (Eylül 2019): 93-132). Bazı küçük değişikliklerle bu makale kitabın birinci bölümünü oluşturmaktadır. Kitabın ikinci bölümünü ise, yine temelleri mezkur sunuşta atılmış bazı fikirlerin geliştirilmesiyle ortaya çıkan bir çerçeve oluşturmaktadır. Dolayısıyla, gerek sunumum esnasındaki görüş ve tenkitleriyle katkıda bulunan gerek daha önce ve sonra özel sohbetlerimizde yorumlarından istifade ettiğim Bilim ve Sanat Vakfı’ndaki kıymetli dost ve hocalarıma şükranlarımı sunarım. Onların eleştiri ve yorumları olmasaydı kitap bugünkü seklini alamazdı. Ayrıca bu kitabı yayına hazırlama yönünde beni yüreklendiren ve her adımda destekleyen Faruk Deniz’e, kitabın ikinci bölümünü okuma nezaketinde bulunan Alim Arlı’ya ve Özgür Kavak’a ve kitabın yayını esnasında her açıdan titiz bir çalışma yürüten Semih Atis’e teşekkür ederim. Elbette ki kitapta karşılaşılması muhtemel kusurlar tamamıyla bendenize aittir.Birinci Bası

    Interventions in Turkish Political Life After 1980 and E-Memorandum

    Get PDF
    DergiPark: 326172trakyasobedThe interventions in Turkish political life left profound marks. Every intervention made one after the other was performed crueler than before. The practises of the interventions and their effects have been different.The 12th September military intervention made radical changes in social life. The indirect intervention called 28th February has a different character. In appearance, although the presence of the Assemble continued its function and the soldiers kept inside the bases, the practise was different. The soldiers chose the way to intervene the political life by using the civilians without acting by themselves. A majority of people in the society suffered from the both 12th September and 28th February interventions, and therefore the democracy could not become institutionalised within the country. In this article it is studied in detail how 12th September, 28th February and E-memorandum occurred and what results they madeTürk siyasal hayatında darbeler kalıcı izler bırakmıştır. Her darbe bir öncekinden daha acımasız bir şekilde yapılmıştır. Darbelerin hayata geçirilişi ve sonuçları birbirinden farklı olmuştur.12 Eylül askeri darbesi, toplumsal yapıda köklü değişiklikler yapmıştır. 28 Şubat diye adlandırılan dolaylı müdahale ise farklı bir karaktere sahiptir. Görünürde meclisin varlığı devam etmiş ve asker kışlasında kalmışsa da uygulamada durum çok farklı olmuştur. Asker yönetime el koymadan, siviller vasıtasıyla siyasal sisteme müdahale yoluna gitmiştir. Gerek 12 Eylül gerekse 28 Şubat müdahaleleri ile toplumda önemli bir kesim mağdur olmuş ve ülkede demokrasinin kurumsallaşması mümkün olamamıştır. Bu çalışmada 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat postmodern darbe ve e- muhtıra irdelenerek, Bunların nasıl yapıldığı ve ne gibi sonuçlar doğurduğu ortaya konulmaya çalışılmıştı

    1980 Öncesi ve Sonrası Türkiye’de Vesayet

    Get PDF
    Demokratik hayat halkın iradesine dayanmaktadır. Halkın iradesini yansıtan siyasi iktidarın, hukuk devletinin sınırları içinde devleti yönetme yetkisini devletin diğer kurumlarıyla paylaşmaya zorlanması kabul edilemez bir durumdur. Bu çalışmada vesayetçi anlayışın ülkemizdeki etkileri özellikle 1960-1980 ve 1980 sonrası olmak üzere karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Öncelikle vesayet kavramına ve Türkiye’de askerî ve bürokratik vesayetin tarihsel köklerine değinilecektir. Daha sonra 1960 Askerî Darbesi sonrasında kurumsallaşan vesayet odaklarının Türkiye siyasetine etkisi yorumlanacaktır. 1980 Darbesi ile anayasal bir kimliğe kavuşan askerî ve bürokratik vesayetin 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca aldığı şekil, 28 Şubat 1997 Darbesi’ne kadar vesayetin muhtelif türlerini siyasette etkin kılmıştır. Karşılaştırmalı tarihsel analizin uygulanacağı bu çalışma, söz konusu vesayet odaklarını açıklama amacı taşımaktadır. Bu bağlamda Tek Parti Dönemi’nde seçilmişler ve atanmışların iş birliğinin varlığının yanı sıra parti-devlet bütünlüğü doğrudan ve olağanlaştırılmış bir vesayeti kurumsallaştırırken, Demokrat Parti iktidarında vesayete mesafe koyulduğu iddia edilecektir. Ne var ki, çok partili Türkiye siyasetinde de sivil, askerî ve bürokratik vesayetin etkisi hiç eksik olmamıştır. Aslen 1961 Anayasası’nın kurduğu sistem, askerî ve bürokratik vesayete yasal bir zemin sunmuştur ve teknokratik vesayet denemesini de içeren bu çok aktörlü yapı diğer vesayet odaklarının Ordu’ya bağlı çalıştığı izlenimi vermiştir. 1980 sonrasında askerî vesayetin tek belirleyici olduğu ve fakat diğer vesayet odaklarının da onun hizmetinde ya da paralelinde söylem ve eylem ürettiği bir form kazanmış ve bu birlikteliğin son örneği 28 Şubat 1997 Darbesi olmuştur. Türkiye siyasetine etki eden vesayet odakları 2000’li yıllarda da var olmaya devam etmiştir. Ne var ki, bu çalışma, 1980 sonrası vesayeti 1997’ye kadar inceleyip 2000’li yılların ayrı bir çalışma konusu yapılmasını önermektedir. Anahtar Kelimeler: Askerî Vesayet, Bürokratik Vesayet, Karşılaştırmalı Siyasi Kurumlar

    Hiristiyan birligi, ümmet, dünyevi yönetim ve sivil devlet : Hıristiyanlık, İslam ve Modernlikte Kültürel ve Dini Çoğulculuk Üzerine Bir İnceleme

    Get PDF
    Toplumumuza ve siyasetimize sadece sorulması gerekmeyen, aynı zamanda cevap da verilmesi gereken hayati önemdeki sorulardan biri, çeşitli kültürlerin yaşama imkanına sahip oldukları bir toplum ve farklı dinler de dahil olmak üzere farklı kültürlerin barış içinde bir arada yaşamalarını isteyen ve güvenceye alan bir devlet isteyip istemediğimizdir. Bu soru asla yeni bir soru değildir; tarihte ve her yerde tekrar tekrar sorulmuştur. Do-layısıyla insanlar bu sorunla ilgili tecrübelere sahip olmuştur. Yeni bir durumla karşı karşıya değiliz....Eine der inzwischen lebenswichtigen Fragen, die sich unsere Gesellschaft und Politik nicht nur zu stellen, sondern auch zu beantworten hat, ist die Frage, ob wir eine Gesellschaft wol-len, die aus vielen Kulturen lebt, und ob wir einen Staat wollen, der das friedliche Miteinander unterschiedlicher Kulturen unter Einschluß unterschiedlicher Religionen will und gewährleistet. Diese Frage ist keineswegs neu; sie stellte sich in der Geschichte immer wieder und überall. Die Menschen haben mit dieser Frage also bereits Erfahrungen gemacht. Wir stehen nicht vor einem absoluten Novum. Daher möchte ich zunächst dieser Frage vergleichend religions- und kulturgeschichtlich nachgehen und insbesondere das traditionelle Christentum, den traditionellen Islam und die neuzeitlichen Ideen und Erfahrungen darlegen, um in diesem historischen Rahmen dann die moderne Fragestellung zu behandeln. Die Verschiedenheit von Grundstrukturen des menschlichen Zusammenlebens hat sich nie verleugnen lassen. Ob man sie aber gebilligt oder gar gewollt, oder nur hingenommen und toleriert hat, stand stets auf einem anderen Blatt. Die Geschichte hat zwar immer wieder ein Arrangement der verschiedenen Kulturen erzwungen; nur im äußersten Falle kam es zu Vernichtung einer spezifischen Kultur. Meist jedoch konnten die Sieger im interkulturellen Krieg die Hirne und Herzen der Besiegten nicht so bekehren oder umprogrammieren, wie sie es sich erträumten, vielmehr wurden sie sehr oft selbst von der unterworfenen Kultur der Besiegten besiegt. Die Widerständigkeit der verinnerlichten Lebensformen, Lebensideen und Lebenspraxis, d. h. der Kultur, ist erfahrungsgemäß so stark, daß im interkulturellen Kampf im Höchstfall eine synkretistische oder Mischkultur herauskommt, nicht aber die Kultur, die den Besiegten aufgezwungen werden sollte. ..

    Türkiye ve İran’daki vatandaşlık eğitiminin öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Eğitim sistemlerinin temel amaçlarından biri öğrencilerin toplumsal hayata hazırlanıp, kalıcı öğrenmeleri ile topluma ait hissetmelerinin sağlanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda vatandaşlık eğitimi kültürel ve ahlâki değerleri de kapsayarak öğrencilerde vatandaşlık bilinci oluşturmayı hedefler. Vatandaşlık eğitiminin formel olan vatandaşlık bilgisi boyutu her ne kadar sosyal bilgiler dersinin bünyesinde yer alsa da informel boyutunun tüm disiplinler için göz önünde bulundurulması gerekir. Bu araştırma farklı branşlardan öğretmenlerin vatandaşlık eğitimi ile ilgili görüşelerinin ortaya konulması amacıyla yapılmıştır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden fenomenoloji yani olgubilim desenine uygun olarak yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu; amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum örnekleme yöntemiyle seçilen 10 Türk ve 10 İranlı branş öğretmeni oluşturmaktadır. Veri toplamak için araştırmacılar tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz, içerik analizi ve söylem analizi ile değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda; Türk ve İranlı farklı branş öğretmenlerinin vatandaş, iyi vatandaş, ideâl vatandaş, etkin vatandaş, pasif vatandaş, demokratik vatandaş ve vatandaşlık eğitimi kavramlarının tanımlarına ilişkin görüşleri birbirinine çok yakındır. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenleri vatandaşlık eğitiminin bireysel boyutuna ilişkin olarak öğrenci için gerekli olduğu, toplumsal boyutuna ilişkin olarak ise toplumsal kabul ve uzlaşının sağlanması açısından önemli olduğu konusunda ortak düşüncelere sahiptirler. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenleri ülkelerinde verilen vatandaşlık eğitiminin uygulamaya dönük eksiklikler barındırdığını düşünmektedirler. Kendi öğrencilik hayatlarında almış oldukları vatandaşlık eğitimi hakkında ise Türk öğretmenlerin görüşleri ağırlıklı olarak olumsuz iken, İranlı öğretmenler ise din ve ahlâk odaklı eğitime vurgu yapmışlardır. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenlerinin vatandaşlık eğitiminde kendilerini sorumlu hissettikleri ya da işlevsel gördükleri noktalara dair görüşlerinde Türk öğretmenler tarafından kültürel değerler ön plana çıkarılırken, İranlı öğretmenler ahlâki değerleri ön plana çıkarmışlardır. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenlerinin vatandaşlık eğitimine yardımcı olacak kurumlara dair görüşleri birbirine oldukça yakındır. İki ülke öğretmenlerinin görüşleri resmi kurumlar, aile, yakın çevre gibi yaıtların etrafında toplanmaktadır. Ayrıca vatandaşlık eğitiminde kullanılabilecek yöntem, teknik ve uygulamalara dair sınıf içi ve sınıf dışı etkinlikler yanıtları iki ülke öğretmenleri tarafından da belirtilmiştir. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenlerinin vatandaşlık eğitiminin tarihsel süreç içerisinde değişim gösterdiği noktalara dair verdiği cevaplar olaylar bazında aynı olmasa da olayların kaynakları bakımından benzerlikler göstermektedir. İki ülke öğretmenleri genel olarak siyasi rejimlerin değişim gösterdikleri olayları yanıt olarak vermişlerdir. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenleri vatandaşlık eğitimini küresel sorunların çözümü için etkili bulduklarını ifade etmektedirler. Türk branş öğretmenleri vatandaşlık bilinci oluşturmada etkili olarak aile faktörünü öne çıkarırken, İranlı öğretmenler eğitim faktörünü öne çıkarmaktadırlar. Ayrıca Türk öğretmenler vatandaşlık bilinci oluşturmada vatandaşlık eğitimini etkisiz görürken, İranlı öğretmenler ise vatandaşlık eğitimlerine oldukça güvenmektedirler. Türk ve İranlı farklı branş öğretmenleri ülkelerinde verilen vatandaşlık eğitimine dair ortak sorunların yanında ülkelerine özgü sorunları da dile getirmişlerdir. Türk öğretmenler siyaset, ideoloji, özgür düşünce kavramlarını öne çıkarırken, İranlı öğretmenler vatandaşlık eğitimini formel olarak içerdiği sorunlara ilişkin yanıtlar vermişlerdir. İki ülke öğretmenleri de belirttikleri sorunların çözümüne dair önerilerde bulunmuşlardır.One of the main objectives of the education systems is to ensure students to prepare for social life and to feel that they are part of the society. In line with this objective, citizenship education aims to compose citizenship consciousness while comprising cultural and ethical values. Although formal citizenship knowledge aspect of citizenship education is within the scope of social studies course, the informal aspect has to be considered for all disciplines. This research was conducted to put forth the views of different branch teachers about citizenship education. The research was conducted in accordance with the pattern of phenomology methods which is one the of qualitative research methods. Study group of this research is composed of 10 Turkish and 10 Iranian teachers selected by maximum variation sampling method, which is one of the purposive sampling methods. Interviews were done by using semi-structured interview form developed by researchers. Acquired data were evaluated with descriptive analysis, content analysis and discourse analysis. As a result of this research; Opinions of Turkish and Iranian teachers of different subject areas regarding the definitions of notions like citizen, good citizen, ideal citizen, active citizen, pasive citizen, democrative citizen and citizenship education are quite similar. Turkish and Iranian teachers have similar opinions on the fact that citizenship education is necessary for the individual aspect, and with regard to its social aspect, it is important to ensure social acceptance and reconcilation. Turkish and Iranian teachers of different subject areas hold the view that citizenship education in their countries have some practial deficiencies. Regarding their own citizenship education experience during their pupilage, Turkish teachers hold mostly negative opinions, whereas Iranian teachers stressed on religion and etchics- oriented education. Regarding the views of Turkish and Iranian teachers of different subject areas on subjects that they feel responsible and functional on citizenship education, Turkish teachers featured cultural values whereas Iranian teachers featured moral values. Opinions of Turkish and Iranian teachers of different subject areas on instutions assistingcitizenship education are quite similar. Teachers from these two countries highlighted answers like official institutions, family or inner circle. Moreover, in-class and out-of-class activities with regard to methods, techniques and practices that may be used for citizenship education were indicated by teachers by both countries. Althought the answers of Turkish and Iranian teachers of different subject areas to pointsthat citizenship education have changed through the historical process are not the same on the basis of events however, they are similar in terms of the reasons behind these events. Answers of teachers from both countries are mostly about events that coincide with regime changes. Turkish and Iranian teachers of different subject areas state that they find citizenship education effective for solving global problems. While Turkish subject teachers deem family factor effective regarding composing citizenship consciousness, Iranian teachers stress on education factor. Moreover, while Turkish teachers deem citizenship education ineffective to compose citizenship consciousness, Iranian teachers rely on their citizenship education. Turkish and Iranian teachers of different subject areas also mentioned some idiocratic problems besides common problems regarding citizenship education in their country. While Turkish teachers highlighted notions like politics, ideology and free thought, Iranian teachers answers were regarding formal problems of citizenship education. Teachers from both countries made suggestions about solutions for the problems that they mentioned

    İslam Medeniyetinin Yaşadığı Krizlere Malezyalı Müslümanlardan Tepkiler

    Get PDF
    Bu çalışma, Asya’daki Müslüman toplumlar arasında, modern dönemde İslam’a yaklaşımları ve devlet etkisini üzerinde taşıyan İslamlaşma faaliyetleri bakımından önemli bir yere sahip olan Malezya’nın sömürge sonrası dönemine yoğunlaşmaktadır. Klasik İslam coğrafyasının uzağında kalan, farklı millet ve dinlerle iç içe yaşayan Malay Müslümanlar, İngiliz sömürgesinden kurtuldukları 1957 yılından itibaren bir ülke olarak ortaya koydukları gelişme çabaları ile dini dönüşümlerini bir arada götürmüşlerdir. Kendilerine ait özgüllerle birlikte harmanladıkları bu İslamlaşmada etkin olarak söz sahibi olan kişilerden en önemlisi Nakip el-Attas’tır. Bununla birlikte Malezya siyasal alanda yürütülen İslamlaşma politikalarıyla, İslam Hadari gibi, birçok ülkeden farklı bir gelişim göstermektedir. İslam medeniyetinin çözümü için çalıştığı problematik meselelere referanslarla birlikte, bu çalışmada sömürge sonrası Malezya’nın İslam tarihinden ve medeniyet projelerinden bahsedilecektir.This study focuses on post-colonial period of Malaysia. The country has a special position among other Asian Muslim societies in terms of its approach to Islam and Islamization endeavors carrying impact of the Malaysia government. Malaysian Muslims existing in the peripheral lands of Islam and live in a multi-ethnic and multireligious society combine the attempts of improvement as a country with religious changes, after the British colonization ended. Syed M. Naquib al-Attas is the crucial person of Islamization that contains the unique characteristics of Malaysian Muslims. Moreover, Malaysia has developed characteristically thanks to political Islamization projects, such as Islam Hadhari. Referring to Malaysian solutions to crisis of Islamic civilization, in this work Islamic history of Malaysia and civilizational projects stemming from Malay Muslim thinkers and politicians are revealed
    corecore